Pink Floyd grubu, kuruldukları dönemdeki daha yoğun deneysel ve psychedelic diyebileceğimiz tarzdan zamanla evrilerek klasik The Wall albümüne ve Roger Waters'ın ayrılmasıyla da Gilmour tarzında The Division Bell albümüne hayat veren tarzlarına dönüşen, her müziksever tarafından da her dönem müziğine ve sözlerine saygı duyulmuş bir gruptur. Pink Floyd konusunda oldukça uzun bir diskografi yazmak istiyorum ama o kadar zamanı ne zaman nasıl bulabilirim hiçbir fikrim yok :) Bu yazıda ise sohbetini binlerce kez yaptığım bir konuyu hem sorup hem de yanıtlayacağım :)
Pink Floyd'u sözlerini okumadan yeterince anlamak mümkün değildir, bu yüzden 80'lerde, 90'larda ve hatta 2000'lerde çok genç kardeşimin (tıpkı benim gibi) albümlerindeki parçaların ingilizce sözlerini ellerinde İngilizce-Türkçe sözlük ile çeviri yaparak anlamaya çalıştıkları bir dönem olmuştur. Özellikle Syd Barrett dönemini çevirmek daha da zor olmakla birlikte aslında daha da sinir bozucu bir problem vardır, yahu önce pink floyd ne demek bir onu söyle :)
Hadi Pink'i biliyoruz, pembe demek. Peki floyd ne demek? Sözlüğü açarsın yok, ingilizcesine güvendiğin büyüklerine hocalarına sorarsın bilmezler. İçinden de dersin ki adamlar gruplarını pembe floyd olarak isimlendirmişler de bizde bu kelimenin anlamını bilen bile yok..
Pink Floyd ismi, gruba o dönemki gitarist ve vokalist olan kurucu grup üyelerinden Syd Barrett tarafından verilmiştir ve sanılanın aksine hiçbir anlamı da yoktur. Syd Barrett gruba Pink Floyd adını verirken, hayranı olduğu ve kendinden de önceki dönemlerin blues gitaristleri olan Pink Anderson ve Floyd Council isimli iki gitaristin adlarını birleştirmek istemiş. Sonuç olarak da kulağa oldukça güzel gelen ve anlamını merak ettiren Pink Floyd adı bu sayede doğmuş..