Absürt Mizahın Yükselişi: Gerçeklikten Kaçmadan Gülmek
2025 yılı komedi sineması için bir dönüm noktası oldu. Uzun zamandır tekdüze hale gelen romantik komediler, formülize espriler ve tahmin edilebilir hikayeler yerini derinliği olan, absürtlükle gerçeği harmanlayan yapımlara bıraktı. Bu yıl izleyiciler yalnızca kahkaha atmadı, aynı zamanda “neden gülüyorum?” diye düşündü. Komediler artık sadece eğlendirmek için değil, insan doğasının tuhaflığını göstermek için de var.
2025’in komedileri, gerçek hayatın saçmalıklarını abartmadan gösterme konusunda olağanüstü bir denge yakaladı. Mizah artık bir kaçış değil, bir ayna. Bu yeni dönemin öncüleri arasında “Freakier Friday”, “Splitsville” ve “One of Them Days” öne çıkıyor. Üçü de gündelik yaşamın sıradan anlarını alıp, onları ustaca absürdleştiriyor. Çünkü 2025’te komedi, artık “abartı” değil, “gerçeğin ta kendisi.”
2025’in En İyi Türk Filmleri: Derin Hikayeler, Güçlü Oyunculuklar
2025’in En İyi Romantik Filmleri: Gerçek Üstü Hikayeler
2025’in En İyi Bilim Kurgu Filmleri: Hayal Gücüyle Gerçek Arasındaki İnce Çizgi
Freakier Friday (IMDb: 6.5)
“Freakier Friday”, klasik “beden değiştirme” temasını yeniden yorumlayarak 2025’in en eğlenceli ama aynı zamanda en düşündüren filmlerinden biri oldu. Bu sefer anne-kız değil, işveren ve çalışan yer değiştiriyor. Bir sabah, aşırı disiplinli CEO, bir ofis stajyerinin bedeninde uyanıyor; aynı anda stajyer de patronun lüks hayatında. Ancak işler sanıldığı kadar komik değil. Çünkü ikisi de, birbirlerinin dünyasında hayatta kalmakta zorlanıyor.
Film, sınıf farkı ve kuşak çatışması gibi konuları mizah yoluyla ele alıyor. Ofis ortamındaki kaotik enerji, seyirciye tanıdık geliyor çünkü herkes bir noktada “keşke onun yerinde olsam” demiştir. Yönetmen, tam da bu dileği tersine çeviriyor. Karakterlerin empati kurmayı öğrenmesi, hikayeyi sıradan bir beden değiştirme komedisinden çok daha öteye taşıyor.
6.5 IMDb puanına rağmen film, yılın en çok izlenen yapımlarından biri oldu. Çünkü “Freakier Friday”, gülmekten fazlasını vaat ediyor — anlayış, öz farkındalık ve biraz da utanç. Final sahnesinde her iki karakterin de birbirine teşekkür edip aynı cümleyi kurması filmi özetliyor: “Ben senin yerinde olsam, aynı hataları yapardım.” Bu da 2025’in mizah anlayışını tam olarak anlatıyor: hatalarımız artık komik değil, öğretici.
Splitsville (IMDb: 6.5)
“Splitsville”, boşanma sonrası komedi türüne yeni bir soluk getirdi. Film, evlilikleri biten ama aynı apartmanda yaşamaya devam etmek zorunda kalan dört çiftin birbirine karışan hikayelerini anlatıyor. Ortaya çıkan karışıklıklar, hem absürd hem de trajikomik. Yönetmen, ilişkilerdeki ego savaşlarını ve pasif agresif davranışları alaycı ama sıcak bir dille ele alıyor.
Film, boşanmayı bir trajedi olarak değil, yeniden doğuş fırsatı olarak gösteriyor. Karakterlerin birbirine attığı mesajlar, yanlışlıkla eski eşe gönderilen notlar ve komşuların karıştığı absürd diyaloglar izleyiciye hem kahkaha hem de “evet, bu çok tanıdık” dedirtiyor. 6.5 puan, hikayenin karmaşık yapısını yansıtsa da, filmin samimiyeti onu yılın en çok konuşulan yapımlarından biri haline getirdi.
“Splitsville”, mizahını acıdan çıkarıyor ama bunu asla acıtıcı hale getirmiyor. Film, modern ilişkilerin saçma dinamiklerini gözler önüne seriyor: insanlar artık birbirlerini anlamıyor ama hâlâ birbirlerinden vazgeçemiyor. Bu tezatlık, komedinin kalbini oluşturuyor. İzleyici hem gülerken hem de içten içe “ben de böyle bir konuşma yaşadım” diye düşünüyor.
Adrenalin ve Hikaye Dengesi: 2025’in En İyi Aksiyon Filmleri
Bu Filmler Yetişkinler İçin Yapılmış Gibi: 2025’in En Güzel Animasyonları
Korku Türü 2025’te Resmen Zirve Yaptı: 2025'in En İyi Korku Filmleri
One of Them Days (IMDb: 6.5)
“One of Them Days”, adından da anlaşılacağı gibi, “her şeyin ters gittiği bir gün”ü anlatıyor. Film, sıradan bir memurun sabah işe geç kalmasıyla başlıyor ve olaylar zinciri giderek saçmalaşıyor. Arabası bozuluyor, patronu yanlışlıkla onu terfi ettiriyor, sokakta bulduğu köpek aslında bir dedektifin aradığı suçlunun köpeği çıkıyor. Her olay, bir öncekini daha da karmaşık hale getiriyor.
Bu film, 2025’in “absürd gerçeklik” akımının en saf örneklerinden biri. Yönetmen, yaşadığımız çağın kaotik doğasını komediye dönüştürmüş. Her sahnede seyirci, kendi hayatındaki anlamsız aksilikleri hatırlıyor. Gülmek burada bir savunma mekanizması haline geliyor. Çünkü bazen gün gerçekten kötü geçer, ama sonunda anlatacak harika bir hikayen olur.
6.5 IMDb puanına rağmen film, eleştirmenlerden yüksek övgüler aldı. Çünkü “One of Them Days”, karmaşanın içindeki güzelliği gösteriyor. Kahraman, gün sonunda hiçbir şey kazanmasa da bir şey öğreniyor: bazen hayatı ciddiye almamak, en doğru tepkidir. Film, “Absürt ama mantıklı” cümlesinin vücut bulmuş hali gibi. Bu yıl sinemada en çok bu dengeyi kurabilen yapımlar öne çıktı.
Absürtlüğün Yeni Dönemi: Kaosun İçinde Mizah
Bu üç film, 2025’te komedinin neden yeniden popülerleştiğini açıkça gösteriyor. Çünkü artık izleyici, yalnızca eğlenmek istemiyor; aynı zamanda rahatlamak istiyor. Hayat zaten yeterince absürd olduğu için, filmler gerçekliği eğip bükerek bize nefes aldırıyor. “Freakier Friday” empatiyle, “Splitsville” ilişkilerle, “One of Them Days” ise tamamen şanssızlıkla mizahı yakalıyor. Her biri, gülmenin arkasında yatan insan hikayesini anlatıyor.
2025’in komedileri, geçmişin slapstick (fiziksel komedi) anlayışını terk etti. Artık düşen sandalyeler, patlayan pastalar değil; kırılan kalpler ve yanlış anlaşılmalar güldürüyor. Mizah, daha sessiz ama daha zeki hale geldi. Bu da onu daha evrensel kılıyor. Çünkü dünyanın neresinde olursanız olun, “yanlışlıkla doğru kişiye mesaj atmak” gibi durumlar artık hepimizin ortak paydası.
Gerçekle Dalga Geçmenin İnceliği
2025 komedileri, izleyiciyle dalga geçmeden dünyayla dalga geçiyor. Yönetmenler, karakterleriyle alay etmek yerine onları anlamayı tercih ediyor. “Splitsville”deki boşanmış çiftler ya da “One of Them Days”deki talihsiz memur, asla karikatürize edilmiyor. Çünkü izleyici artık aptal kahramanlara değil, zeki ama şanssız insanlara gülmek istiyor.
Bu eğilim, komediyi olgunlaştırdı. Artık absürtlük, saçmalıkla eş anlamlı değil. Tersine, yaşamın kendisine daha yakın bir hale geldi. 2025’te gülmek, kaçış değil kabullenme anlamına geliyor. Hayatın saçmalığını fark edip yine de gülümseyebilmek, belki de çağımızın en sağlıklı tepkisi.
Kültürel Mizahın Yükselişi: Dünyanın Farklı Köşelerinden Kahkaha
2025 yılı, komedinin artık sadece Hollywood merkezli bir tür olmadığını açıkça gösterdi. Bu yıl Hindistan’dan Güney Kore’ye, Avrupa’dan Latin Amerika’ya kadar birçok ülke kendi mizah anlayışını dünya sahnesine taşıdı. Seyirciler farklı dilleri konuşsa da, gülmenin evrenselliği herkesi birleştirdi. “Bakasura Restaurant”, “Tourist Family” ve “Padakkalam” gibi filmler bu yeni dönemin en güçlü temsilcileri oldu. Hepsi kültürel özgünlüğünü korurken evrensel mizahı yakalamayı başardı.
Kültürel komedi, genellikle yanlış anlama, tabular ve günlük yaşamın ironisi üzerine kurulur. Bu filmler yalnızca kahkaha atmak için değil, başka toplumların dünyaya nasıl baktığını anlamak için de izleniyor. 2025’in bu küresel mizah anlayışı, hem empatiyi hem de hoşgörüyü artıran bir sinema akımı yarattı. Çünkü gülmek, artık bir iletişim biçimi haline geldi.
Bakasura Restaurant (IMDb: 8.0)
Hint sinemasının bu yılki sürpriz hiti “Bakasura Restaurant”, kara mizah ile toplumsal eleştiriyi birleştiren etkileyici bir yapım oldu. Film, lüks bir restoranda geçen olaylar zinciriyle açılıyor. Her tabak, bir sırrı saklıyor. Mutfakta çalışanlar, müşterilerin kim olduğunu bilmiyor ama her biriyle farklı bir şekilde dalga geçiliyor. Sonunda ortaya çıkan tablo ise yemek kadar acı bir gerçeği gösteriyor: sınıf farkı, lezzet kadar keskin bir tat bırakıyor.
Film, adını Hindu mitolojisindeki “Bakasura” adlı devden alıyor; insanları yutan ama sonunda kendi açgözlülüğüne yenilen bir figür. Bu metafor, modern kapitalist topluma ustaca uyarlanmış. Restoranın sahibi, çalışanlarının emeğini sömürürken aslında kendi insanlığını kaybediyor. Ancak film, bu karanlık tabloyu kara mizahın parodisiyle süslüyor. Garsonların arka planda söylediği şarkılar, müşteri şikayetleriyle ironik bir kontrast oluşturuyor.
8.0 puan, “Bakasura Restaurant”ın hem sinemasal hem de tematik başarısına işaret ediyor. Bu film sadece güldürmüyor, sindiriyor. Final sahnesinde, baş aşçı bir müşteriye şu cümleyi kuruyor: “Yediğiniz yemeklerden biri bendim.” Seyirci önce gülüyor, sonra susuyor. Çünkü komedi, burada vicdanla karışıyor. İşte 2025’in mizahının özü tam da bu: gerçekler artık sadece ağlatmıyor, bazen güldürerek yakıyor.
Tourist Family (IMDb: 8.2)
Yılın en yüksek puanlı komedilerinden biri olan “Tourist Family”, bir tatilin nasıl uluslararası bir kaosa dönüşebileceğini anlatıyor. Film, dört kişilik bir ailenin Avrupa turuna çıkmasıyla başlıyor. Ancak her şey planlandığı gibi gitmiyor: yanlış ülkeye bilet alıyorlar, otelleri başka şehirde çıkıyor, Google Maps sürekli donuyor. Fakat film asıl gücünü absürtlükten değil, aile içi diyaloglardan alıyor.
Yönetmen, seyircinin kendini bu ailenin yerine koymasını sağlıyor. Çünkü herkes bir tatilde yanlış trene binmiştir, ya da otel rezervasyonunda isim karışmıştır. “Tourist Family”, bu evrensel deneyimleri kültürel mizahın kalbine taşıyor. Mizah burada dil farkından değil, insanın evrensel hatalarından doğuyor. 8.2 IMDb puanı da bunu doğruluyor — çünkü bu film sadece komik değil, dürüst.
Filmin en unutulmaz sahnesi, ailenin rehberle tartışırken birbirlerini yanlış çevirilerle rezil ettikleri an. Baba “Biz sadece yerel yemeği denemek istedik” derken, çeviri uygulaması bunu “Biz sizi yemek istiyoruz” olarak çeviriyor. Salon kahkahalarla doluyor. Ancak film yalnızca bu komik anlara değil, aile bağlarının kırılganlığına da odaklanıyor. Çünkü bazen en çok sevdiğimiz insanlarla seyahat etmek, en sabrımızı test eden durumdur.
“Tourist Family”, tatile çıkmadan önce izlenmesi gereken bir yapım gibi. Gülmek garanti, ama arada bir iç geçirip “evet, biz de böyle tartışmıştık” demek de kaçınılmaz. Bu film, komedinin artık evrensel bir deneyim haline geldiğini kanıtladı.
Padakkalam (IMDb: 7.2)
“Padakkalam”, Tamil sinemasının bu yılki en neşeli sürprizlerinden biri oldu. Film, küçük bir köyde düzenlenen yerel bir festivalde birbirine rakip iki müzisyen grubun komik mücadelesini anlatıyor. Hikaye basit, ama karakterler olağanüstü. Her biri farklı bir mizah türünü temsil ediyor: biri saf mizah, biri sarkastik, diğeri ise sessiz komedi. Bu çeşitlilik, filmi izlerken sürekli taze tutuyor.
Film, kültürel mizahın neden bu kadar etkili olduğunu da gösteriyor. Çünkü mizah, köklerinden beslendiğinde evrenselleşiyor. “Padakkalam”da köy halkı birbirine takılırken, izleyici de kendi mahallesindeki komşuları hatırlıyor. Gülme noktaları değişiyor ama hissiyat aynı kalıyor. Bu da filmin başarısının temelini oluşturuyor.
7.2 puan, filmi global arenada izlenebilir kılan unsurları yansıtıyor. Renkli görüntüler, müziklerle süslenmiş montajlar ve doğallıkla kurulan diyaloglar, “Padakkalam”ı sadece bir komedi değil, bir kültürel deneyim haline getiriyor. En komik sahnelerden biri, köy festivalinde her iki grubun aynı şarkıyı aynı anda çalması. Sonunda herkes birbirine karışıyor, ama seyirci sadece kahkahalarla değil, sevgiyle de doluyor.
Uluslararası Komedilerin Yükseliş Nedeni
2025’te komedinin sınırları ortadan kalktı. Bunun üç temel nedeni var: dijital platformların yükselişi, dil bariyerlerinin azalmış olması ve kültürler arası mizahın evrenselleşmesi. Netflix, Prime Video gibi platformlar sayesinde artık bir Hindistan yapımı film Türkiye’de, bir Kore dizisi Brezilya’da viral olabiliyor. Bu durum mizah anlayışını da dönüştürdü. Artık herkes kendi toplumuna gülmekle kalmıyor, başka toplumların saçmalıklarını da anlayabiliyor.
Kültürel mizah, empatiyi güçlendiriyor. “Bakasura Restaurant” açgözlülüğe gülerken, “Tourist Family” iletişimsizliğe, “Padakkalam” ise rekabete gülüyor. Fakat her biri, bu temaları evrensel hale getiriyor. 2025’in komedileri artık yerel hikayeleri global hale getirmeyi başarıyor. Bu yüzden, dünya sineması tarihinde “komedinin yeniden birleşme yılı” olarak anılabilir.
Kültürel mizahın bir diğer gücü, toplumsal eleştiriyi yumuşatabilmesinde yatıyor. İzleyici, doğrudan eleştirildiğinde savunmaya geçer ama bir şaka duyduğunda düşünür. 2025’in en etkili komedileri bu yolu seçti. İnsanlar kendileriyle dalga geçtikçe birbirlerine daha çok benzedi. Gülmek, bir anlamda ortak bir dil haline geldi.
Gerçekliğin İçinde Mizah Bulmak
2025’in uluslararası komedileri bize şunu gösterdi: kültürler farklı olabilir ama saçmalık evrenseldir. Her ülkenin kendi “aptal anları” vardır ve bu anlar birleştiğinde sinema gerçek bir kahkaha atlasına dönüşür. Mizah artık sınır tanımıyor çünkü her insanın hayatında benzer aksilikler yaşanıyor. “Tourist Family”deki yanlış anlaşılmalar, “Bakasura Restaurant”taki sınıf çatışmaları ya da “Padakkalam”daki küçük rekabetler, hepimizin hikayesi.
Bu yüzden 2025 komedileri sadece güldürmüyor; birleştiriyor. Çünkü gülmek, her zaman en insani refleksimiz oldu. Kültürel farklılıklar azaldıkça mizah daha samimi hale geliyor. Gülmenin tonu değişse bile, anlamı aynı kalıyor: rahatlamak, affetmek, insan kalmak.
Gerçekle Dalga Geçmek: Duygusal Komedinin Dönüşü
2025 yılı, yalnızca absürtlüğün değil, duygusal komedinin de yeniden doğuş yılı oldu. Artık seyirci sadece kahkaha atmak değil, gülerken bir şeyler hissetmek istiyor. Bu eğilim, 2000’lerin romantik komedilerinin aksine daha derin, daha farkında ve bazen de daha melankolik bir mizah anlayışını beraberinde getirdi. “The Roses”, “Good Fortune” ve “Caught Stealing” bu dönüşümün en parlak örnekleriydi.
Bu filmler, seyircinin hayatındaki küçük trajedileri mizaha dönüştürerek hem iyileştirici hem de düşündürücü bir deneyim sundu. Mizah artık bir kaçış değil, bir terapi yöntemi gibi çalışıyor. 2025 komedileri, “gülmenin iyileştirici gücü”nü yeniden keşfetti. Bu üç film de, o gücü en insani haliyle hissettirdi.
The Roses (IMDb: 6.8)
“The Roses”, yaşlı bir çiftin uzun yıllar süren evliliğinde biriktirdiği küçük çatışmaları ve komik alışkanlıkları anlatıyor. Ancak film, bu sıradan konuyu olağanüstü bir sıcaklıkla işliyor. 40 yıllık evli olan Margaret ve Henry, bir sabah kahvaltı masasında aynı anda boşanma dilekçesini çıkarıyorlar. İkisi de şaşırıyor, ama gülüyorlar. Çünkü artık birbirlerine kızmak bile komik hale gelmiş.
Film, uzun ilişkilerin doğasında bulunan sabrı, alışkanlığı ve sevgi yorgunluğunu mizahla harmanlıyor. Her sahnede “sevgi hâlâ burada, sadece şekil değiştirdi” hissi hakim. Yönetmen, romantik komedi klişelerini tersine çeviriyor. Gençlerin değil, yaş almış bir çiftin hikayesini anlatmak büyük bir cesaret gerektiriyor. Ancak “The Roses” bunu öyle incelikle yapıyor ki, izleyici kahkahalarla birlikte derin bir duygusallık da yaşıyor.
6.8 IMDb puanı, filmin sadeliğini yansıtıyor. “The Roses”, gösterişli bir prodüksiyon değil; sade bir mutfakta, bahçedeki gül kokusunda geçen hikayelerle ilerliyor. Finalde, çift yeniden evlenmiyor ama birlikte bir gül fidanı dikiyor. Bu sahne, komedinin ne kadar derinleşebileceğini gösteriyor. Bazen bir espri, bir evliliğin ömrünü uzatabilir.
Good Fortune (IMDb: 6.9)
“Good Fortune”, yılın en çok konuşulan kara komedilerinden biri oldu. Hikaye, her şeyini kaybetmiş bir adamın bir gün arka sokakta bulduğu “şans bisküvisi”yle başlıyor. İçinden çıkan kâğıtta yalnızca şu yazıyor: “Bugün seni kimse ciddiye almayacak.” O da bunu denemeye karar veriyor. Gün boyunca iş yerinde, sokakta, hatta mahkemede bile saçma davranıyor — ama kimse onu durdurmuyor.
Film, toplumsal normlarla ustaca dalga geçiyor. İnsanların yüzeysel ciddiyetini, absürtlüğe dönüştürerek eleştiriyor. Baş karakterin her sahnede saçmalığı biraz daha artırması, aslında modern toplumun ciddiyet takıntısını ifşa ediyor. 6.9 IMDb puanı, hem eğlenceli temposunu hem de altındaki felsefeyi temsil ediyor. Bu film, “hayatı çok ciddiye almak en büyük hatadır” diyor ama bunu asla yüzüne vurmuyor — mizahla söylüyor.
Final sahnesinde, kahraman mahkemede kendini savunmak yerine sahneye çıkıp stand-up yapıyor. Salondakiler önce susuyor, sonra gülmeye başlıyor. Kamera uzaklaşırken izleyici de fark ediyor: bazen toplumun en mantıklı sesi, en deli görünen kişiden gelir. “Good Fortune”, komedinin entelektüel halidir — kahkaha atarken düşünmek, ama düşünürken de gülmeyi unutmamak.
Caught Stealing (IMDb: 7.0)
“Caught Stealing”, kara komediyle suç türünü harmanlayan nadir filmlerden biri oldu. Eski bir beyzbol oyuncusunun yanlışlıkla hırsızlığa bulaşmasını konu alan film, hem ironik hem de zekice diyaloglarıyla dikkat çekiyor. Karakter, bir markette düşen bir kolyeyi sahibine götürmeye çalışırken, kendini bir dizi suçun ortasında buluyor. Film boyunca seyirci, yanlış anlaşılmalar zinciriyle sürekli kahkaha atıyor.
Ancak “Caught Stealing”, sadece eğlenceli bir suç hikayesi değil. İnsanların kolayca yargılandığı bir dünyada, “masumiyet” kavramını mizahla sorguluyor. Kahraman, her seferinde yanlış anlaşılmasına rağmen umudunu kaybetmiyor. İzleyici, onun çabasına gülüyor ama aynı zamanda empati kuruyor. Bu ikili duygu, filmin başarısının anahtarı.
7.0 IMDb puanıyla film, kara mizah sevenlerin favorisiydi. En etkileyici sahnelerden biri, kahramanın polisten kaçarken bir çocukla saklambaç oynamasıydı. O anda komediyle trajedi birbirine karışıyor. Yönetmen, “gülmek için bazen ağlamayı göze almalısın” mesajını veriyor. Bu yaklaşım, 2025’in komedi anlayışını özetliyor: mizah artık bir kaçış değil, yüzleşme aracı.
2025 Komedilerinde Duygusal Derinlik
2025’in komedi filmleri, geçmişin basit “gül ve unut” formülünü terk etti. Artık gülmek, yüzeysel bir refleks değil; duygusal bir farkındalık. “The Roses” sevginin sabrını, “Good Fortune” toplumsal ikiyüzlülüğü, “Caught Stealing” ise yanlış anlamaların insani yönünü anlattı. Tüm bu hikayelerde ortak bir tema vardı: hayat saçma ama yaşamaya değer.
Komedilerdeki bu duygusal dönüşüm, izleyicinin beklentilerinin değişmesiyle doğrudan bağlantılı. İnsanlar artık sadece gülmek istemiyor, aynı zamanda kendilerini tanımak istiyor. Bu yüzden 2025 filmleri, kahkaha ile gözyaşı arasındaki çizgiyi kaldırdı. İzleyici hem güldü hem düşündü; hem eğlendi hem de içsel bir huzur buldu. Çünkü gülmek, bazen en güçlü kabulleniştir.
Kişisel Deneyim: Gülerek Düşünmek
Bu yıl izlediğim komediler arasında beni en çok etkileyen “Bakasura Restaurant” ve “Good Fortune” oldu. İlki, sistemin saçmalıklarını mizahla ifşa ederken, ikincisi modern hayatın ciddiyet maskesini düşürdü. Bir sahnede kahkaha atarken bir sahnede sustum. Çünkü fark ettim ki, 2025 komedileri aslında bizi gülmeye değil, düşünerek gülmeye davet ediyor.
Bir sinema salonunda, yüzlerce kişi aynı anda farklı nedenlerle güldüğünde o enerji hissediliyor. Komedi, insanları bir araya getiren en güçlü duygusal yapıştırıcı. Bu yılın filmleri bana bunu hatırlattı. Gülmek artık boş bir eylem değil; farkındalığın bir şekli. “Caught Stealing”deki o ironik kovalamaca sahnesinde bile kalbim hızla atarken gülümsüyordum — çünkü komedi tam da budur: kaosun içinde bir parça huzur bulmak.
Sonuç: Absürtlükle Gerçeği Barıştırmak
2025 komedi sineması, absürtlükle gerçeği barıştırdı. “Freakier Friday” ofis hayatının saçmalıklarını, “Tourist Family” kültürler arası iletişimsizliği, “The Roses” ise insan ilişkilerinin kırılganlığını anlattı. Hepsi de aynı mesajı verdi: hayat zaten yeterince tuhaf, bari birlikte gülelim.
Artık komedi filmleri sadece kaçış değil, kabullenişin bir formu. Çünkü bazen gülmek, direnmenin en zarif yoludur. 2025’in en iyi komedileri bunu kanıtladı: gülmek artık bir başkaldırı değil, bir bilgelik işareti. Ve sinema, tam da bu yüzden hâlâ büyülü bir şey — çünkü biz hâlâ, saçmalığın içinde güzellik bulabiliyoruz.
