01.07.2025

LinkedIn’de Sürekli Başarılı Gözükmek Zorunda Mıyız?

Sosyal medyada en çok “cool” görünme baskısı Instagram'daysa, “başarılı” görünme baskısı da kesinlikle LinkedIn’dedir. Birisi Paris’te kahve içerken, diğeri yeni bir terfiyle CEO’sunu etiketler. Peki biz gerçekten bu kadar başarılı mıyız? Yoksa LinkedIn’deki versiyonumuz, kendi hayatımızın PR çalışması mı?

Başarı Paylaşmak mı, Başarı Gibi Gözükmek mi?

LinkedIn algoritması, başarıyı sever. Terfi ettiysen, alkışlar. İş değiştirdiysen, kutlar. Yurt dışına çıktığını yazarsan, “globale açılan Türk genci” diye yorum gelir. Ama kimse, sabah 8'de uyanamadığını, projeyi deadline'a yetiştiremediğini veya müşteriden “bu ne ya?” diye mail aldığını paylaşmaz.

Gerçek Hayat vs LinkedIn Versiyonu

  • Gerçek: Sabah 10’a kadar gözünü açamayan ofis çalışanı
  • LinkedIn: “Güne erken başladım, kahvemi alıp roadmap’imizi planladım.”
  • Gerçek: İş görüşmesinden red almış, moral bozuk
  • LinkedIn: “Bugün 6. mülakatıma girdim, her biri ayrı bir öğrenme deneyimi.”

Yani orası başka bir evren. Ve biz bu evrende kendimizi parlatmaya mecbur hissediyoruz. Çünkü herkes öyle yapıyor. Ama sormamız gereken şu: Bu sağlıklı mı?

Sürekli İyi Görünme Baskısının Psikolojisi

1. Mikro Başarıların Maksimum Gösterimi

Yeni iş mi buldun? Tebrikler. Ama bir süre sonra “o kadar da büyük bir şey değildi aslında” diye düşünürsün. Ancak LinkedIn öyle düşünmez. 14 beğeni geldiyse, demek ki bu olayın “kutlanması gereken bir milestone” olduğu kesinleşmiştir.

Ve artık beğeniye, alkışa, kutlamaya bağımlı hale geliriz. Bir nevi dijital takdir sistemi oluştururuz. “Yeterince övülmediysem, acaba başaramamış mı sayılırım?” düşüncesi sinsice zihne yerleşir.

2. Hep Yükseliyor Gibi Gözükmek Zorundayız

İnsan düz bir çizgide ilerlemez. Bazen düşer, bazen yön değiştirir, bazen durur. Ama LinkedIn’de düşüş yoktur. Bir yere ayrılıyorsan bile “yeni yolculuklara yelken açıyorum” şeklinde duyurmalısın. Çünkü “ayrıldım, boşluktayım” demek ayıpmış gibi algılanır.

Bu da “durdum” diyemeyen bir toplum yaratır. Dinlenmeye, soluklanmaya tahammülümüz kalmaz. Hep bir ileri gidiş, hep bir başarı görünürlüğü... Kafamızda kendi kariyer dizimizi kurgular, fragmanlar paylaşırız. Ama bazen ana hikâyeyi bile unutmuş oluruz.

3. Kıyas Makinesi Olarak LinkedIn

Ahmet iş değiştirmiş, Ayşe yeni sertifika almış, Mehmet konuşma yapmış… Sen? Evde Netflix’te tekrar bölümünü izliyorsun. LinkedIn’i açmak demek, bir nevi “kim, ne kadar ilerlemiş” raporunu gönüllü olarak görmek demektir. Bu da yetmezlik hissi doğurur. Oysa o başarıların perde arkasında neler yaşandığını hiç kimse anlatmaz.

LinkedIn Performans Sahnesi mi, Profesyonel Dayanışma Alanı mı?

Bu platform ne için vardı? İş bağlantıları kurmak, kariyer fırsatlarını görmek, ilham almak. Peki şimdi neye dönüştü? Kişisel PR, profesyonel “özgüven aforizmaları”, ve her durumu başarıya çevirmeye çalışan bir topluluk.

1. “Her Şeyden Ders Çıkardım” Sendromu

İşten çıkarılmış biri bile şöyle yazıyor:

“Bugün yeni bir sayfa açıyorum. 4 yıl boyunca çok şey öğrendim. Bu şirket bana çok şey kattı. Şimdi öğrendiklerimi başka bir yerde kullanma vakti.”

Oysa belki işten çıkarıldığın için morali bozuk, ama bunu yansıtamazsın. Çünkü burası LinkedIn. Burada sadece öğrendiğini, güçlendiğini, büyüdüğünü gösterebilirsin. Zayıflık yoktur. Duygular filtrelenmiştir.

Başarıyı Göstermekten Başarıyı Tüketmeye

Bir noktadan sonra işler ilginçleşir. Artık başarı, bir şey başardığın için değil; bir şey paylaşabilmek için yapılır hâle gelir. “Bu hafta bir şey paylaşmadım, acaba yeni bir eğitim alsam mı?” gibi düşünceler belirmeye başlar.

İçerik üretimiyle başarı yarışına gireriz. Konferansa katıldın mı? Hemen fotoğraf. Yeni biriyle tanıştın mı? Paylaş. Ekibe birini aldın mı? Ohoo, tam içerik malzemesi! Sürekli içerik üretme baskısı, içsel üretkenliğin önüne geçer.

1. Sertifika Biriktirme Yarışı

LinkedIn’in bir köşesi de mini eğitim alanların savaşıdır. 3 saatlik bir Udemy eğitimi bile “XYZ Sertifikası Aldım” başlığıyla paylaşılır. Eğitim kötüdür demiyoruz; ama bazıları bu sertifikaları kendini geliştirmek için değil, paylaşım yapabilmek için alıyor.

Oysa öğrenmek, paylaşmak için değil; derinleşmek için yapılmalı. Ama dijital itibar dünyasında “görünmek”, “bilmekten” daha etkili hale geldiğinde, işler tersine döner.

2. Özlü Sözler Paylaşma Maratonu

Bir başka LinkedIn klasiği: Özlü sözler. Ama öyle sıradan sözler değil. Einstein, Steve Jobs, Elon Musk gibi figürlerden “başarı, zorlukta gizlidir” temalı aforizmalar. Ama bu sözler öylece paylaşılmaz:

  • 🧠 Bir emoji ile başlanır
  • 📌 3 satırlık paragraflarla ilgi çekilir
  • 🔥 Sonunda “Sizce?” sorusuyla etkileşim kasılır

Sonuç? 57 beğeni, 3 yorum, 1 spam mesaj. Bu bir başarı mı? Dijital dopamin açısından evet. Ama uzun vadeli profesyonel gelişim açısından, tartışılır.

3. Başarı Hikâyelerini Formatlamak

“Arkadaşlar, geçen sene işsizdim. Bugün, global bir yazılım firmasının Almanya ekibinde başladım.”

Bu tür hikâyeler elbette ilham verici. Ancak formata dikkat edin: Zorluk → Azim → Ödül. LinkedIn’in algoritması bu tarz anlatıları seviyor. Biz de hayatımızdaki zorlukları paylaşırken bile bu formata uydurmaya başlıyoruz.

“İşsiz kaldım” demek yerine “kendimi yeniden keşfettim” diyoruz. “Kira ödeyemiyordum” demek yerine “finansal zorlukları yönettim” yazıyoruz. Hayatımızı başarı slaytına dönüştürüyoruz.

LinkedIn Mizahı: Aşırı Ciddiyetin Karikatürü

Neyse ki bazı kullanıcılar bu aşırı ciddiyeti fark etti. LinkedIn’deki yapay motivasyonu tiye alan parodi hesaplar, komik paylaşımlar ve “tersten başarı hikâyeleri” artmaya başladı.

1. LinkedIn’de “Başarısız Gibi” Paylaşmak

“Bugün de işe geç kaldım ama kahvemi alıp Zoom’a 7 saniye kala bağlandım. Her başarının ardında biraz da telaş vardır.” Bu tarz içerikler, sistemin abartılı doğasına ayna tutuyor. Ve belki de en çok gerçek hissi veren paylaşımlar oluyor.

2. LinkedIn Şablonlarını Kopyalayan Parodiler

“Bir kahve içmek hayatınızı değiştirir. Benimki değiştirmedi ama güzel bir kahveydi.” Böyle yazılar aslında bize şunu gösteriyor: Başarı, her zaman büyük bir zafer olmak zorunda değil. Bazen bir günü tamamlamak da yeterince anlamlıdır.

3. Mizahla Rahatlama

Bu parodiler sayesinde “ben neden bu kadar başarılı hissetmiyorum?” sorusunun yükü azalıyor. Başarılı gibi görünme yarışında yalnız olmadığını fark ediyorsun. Ve bir kahkaha, algoritmanın gücünden daha gerçek geliyor.

Gerçek Başarı Nedir, Kim Tanımlar?

Birçok kişi için başarı; iyi bir maaş, iyi bir pozisyon, uluslararası bir şirkette çalışmak, yurt dışı eğitimi ya da bol logolu bir CV demek. Ama bu başarı tanımı gerçekten sana mı ait, yoksa toplumun sana ezberlettiği bir şey mi?

1. Başarı = Gösterilebilirlik mi?

Eğer bir şey paylaşılabilir değilse, hâlâ başarılı mıdır? Bir insan 3 yıl boyunca aynı şirkette sabırla çalıştı, ekibini büyüttü ama LinkedIn'de tek bir paylaşım yapmadı. O kişi başarısız mıdır? Hayır. Ama görünmediği için sanki hiç var olmamış gibi hissedilir.

Burada da “görünürlük = geçerlilik” algısı devreye girer. Bu da gerçek başarı yerine, “şirketin görünür yüzü” olmaya çalışan bireyleri üretir.

2. İçten Gelen Başarı: Dış Onaya Muhtaç Olmayan Hâl

Gerçek başarı, kendini tatmin etme hâlidir. Sessizce, kimse görmeden geliştirdiğin bir yetenek, belki de en derin başarındır. Ama bu başarı beğeni almaz. Takipçi getirmez. O yüzden paylaşmazsın. Oysa gerçek gelişim orada yaşanır.

3. Başarı Hikâyelerinin Kısa Versiyonu: Gerçekler Gizlenir

LinkedIn’de paylaşılan başarıların çoğu, aslında editlenmiş birer fragmandır. İşin mutfağındaki geceler, stres, denemeler, başarısızlıklar anlatılmaz. “Yeni pozisyonuma başladım” der ama o sürece gelene kadar yaşadığı içsel çalkantıyı paylaşmaz.

Bu da okuyanlarda “herkes kolayca bir yerlere geliyor” hissi yaratır. Hâlbuki kimse kolayca bir yere gelmiyor. Ama anlatım kolaylaştırıyor.

“İyi Görünmek” Uğruna Kaçırılan Gelişim Fırsatları

Başarı gösterme yarışı, bazen gerçek gelişimi baltalar. Çünkü odağımız “daha çok öğrenmek”ten “daha iyi görünmek”e kayar.

1. Öğrenmeden Paylaşmak

Bazı kullanıcılar, bir şey öğrenmeden onu özetleyip paylaşma eğiliminde. Kitabı okumadan yorum yapmak, eğitimi bitirmeden sertifika paylaşmak… Bunlar, öğrenmenin yerine sadece “öğrenmiş gibi görünme”yi koyar.

2. Proje Üretmek Yerine Proje Paylaşmak

“Bir uygulama geliştirdim” demek, artık “neden geliştirdin, ne işe yarıyor?” sorularından daha çok ilgi görüyor. O yüzden bazen geliştirilen ürünler bile “LinkedIn’e malzeme çıkarsın” diye yapılıyor. Bu da üretimi sığlaştırıyor.

3. Gerçek Geri Bildirimi Kaçırmak

“Herkes beğendi” demek, doğru yaptığını göstermez. Hatalar, eksikler geri bildirimsiz kalınca gelişim sekteye uğrar. LinkedIn'deki “aşırı olumlu” dil, bazen gelişim alanlarını göz ardı etmene neden olur.

Başarı Yorgunluğu: Hep Yüksekten Uçmak Zor mu?

Sürekli bir sonraki adımı düşünmek… Yeni terfi, yeni sertifika, yeni içerik, yeni eğitim… Bu sonsuz döngü içinde kişi kendi iç sesini duyamaz hale gelir. Artık bir şey öğrenmek değil, "yetiştirmek" hedef olur. Ve bu da zihinsel yorgunluk yaratır.

1. Tükenmişlik Hissi

Başarılı görünmek için sürekli üretmek, paylaşmak, önde olmak zorunda hissetmek, zamanla içsel tükenmeye neden olur. “Neden ben hiç bir şey paylaşamıyorum?” diye kendine yüklenirsin. Oysa belki sadece biraz durman gerekiyordur.

2. Gerçek Hayatla Uyuşmazlık

LinkedIn’de “yükselen yıldız” olan biri, gerçek hayatta “mutsuz, yalnız ve yorgun” olabilir. Dijital persona ile gerçek kişi arasındaki fark büyüdükçe, içsel çelişki de artar. Bu da uzun vadede kişisel tatminsizlik doğurur.

Samimiyet: LinkedIn’in Unutulmuş Değeri

Bazen “bugün bir şey başaramadım ama yine de çabalıyorum” demek, “yeni projeye başladım” demekten daha etkili olabilir. Samimiyet, paylaşımın gücünü artırır. Ve insanlar aslında kusursuz hikâyelerden değil, gerçeklerden etkilenir.

1. Kırılganlık Gösterebilmek

“Zor bir dönem geçiriyorum ama yeniden toparlanmaya çalışıyorum” demek cesaret ister. Ama aynı zamanda çok insani bir tavırdır. LinkedIn gibi profesyonel ortamlarda bu tür açıklamalara yer açıldığında, daha sahici ilişkiler kurulabilir.

2. Sadece Başarıyı Değil, Süreci de Anlatmak

“İlk versiyon başarısız oldu, çok denedim, sonunda çözümü buldum.” Bu cümle, sadece “projeyi tamamladım” demekten daha öğreticidir. Çünkü başarı sadece sonuç değil, süreçtir. Ve süreç, öğrenmenin olduğu yerdir.

Sosyal Medya Detoksu: Arada Bir Gözlükleri Çıkarmak

LinkedIn gibi platformlar faydalı olabilir. Ama sürekli maruz kalmak, zihinsel bir baskı yaratır. “Ben ne yapıyorum?” sorusunu unutturur. Bu yüzden zaman zaman dijital mesafe koymak gerekir.

1. Haftalık LinkedIn Orucu

Her hafta bir gün uygulamaya girmemek. Gözlemlerle değil, iç sesinle baş başa kalmak. Ne üretmek istediğini kendine sormak. Bu bile büyük bir değişim yaratabilir.

2. Sessiz Mod: “Sadece Bak, Kıyaslama”

Bazen LinkedIn’e sadece bilgi almak için gir. Beğenme, yorum yapma, paylaşma. Sadece izle. Fark edeceksin ki başkalarının hayatları senin hayatını tanımlamıyor.

3. “Sosyal Medya Sessizliği”ni Normalleştirmek

Bir süre paylaşım yapmamak, kaybolmak değil. İçeri çekilmek. Kendini yeniden dinlemek. Bunu utanç değil, farkındalık olarak görmek gerekir. Herkesin görünür olmak gibi bir zorunluluğu yoktur.

Alternatif LinkedIn: Bir Hayal

Haydi biraz da hayal kuralım. Nasıl bir platform olsun isterdik?

1. Başarısızlıklar Paylaş Platformu: “FaildIn”

“Bugün mülakatı mahvettim ama iyi kahve içtim.” “Projeyi yetiştiremedik, ama ekipte güzel dostluklar kurduk.” Bu tür paylaşımlarla daha samimi, daha gerçek bir ağ kurmak mümkün olabilir.

2. Sessizlik Teşvik Edilen Sistem: “NoPostDay” Rozeti

Paylaşım yapmayanlara özel rozetler: “Bugün sadece düşündüm.” Yani paylaşmayarak da değer üretilebileceği fikrini güçlendiren bir sistem.

3. Gerçek İnsan Hikâyeleri Alanı

Özgeçmişin yanında “nelerden vazgeçtin?”, “en çok neye pişmansın?” gibi soruların olduğu bir bölüm. Başarı kadar, içsel çatışmaların da yer bulduğu bir yer.

Kapanış: Her Zaman Parlamak Zorunda Değilsin

LinkedIn değerli bir araç. Ama onun içinde yaşamak zorunda değilsin. Her gün başarılı, üretken, ilham verici görünmek mecburiyet değil. Bazen sıradan bir gün, kendini geliştirdiğin en kıymetli gündür.

Gerçek başarı, kendinle barışık olabildiğin yerde başlar. Kimseye bir şey kanıtlamak zorunda değilsin. LinkedIn profili, hayatının tam karşılığı değildir. O sadece bir vitrin. Asıl hayat, sahne arkasında yaşanır.

Unutma:

İyi görünmek, iyi olmaktan daha kolaydır. Ama sadece iyi olduğunda uzun süre ayakta kalırsın.

LinkedIn’de Sürekli Başarılı Gözükmek Zorunda Mıyız?
Bu makalenin telif hakkı ve tüm sorumlulukları yazara ait olup, şikayetler için lütfen bizimle iletişime geçiniz.
URL:

Yorumlar

  • Bu makaleye henüz hiç yorum yazılmamış. İlk yorumu yazan siz olabilirsiniz.

Bu yazıya siz de yorum yapabilirsiniz

İnternet sitemizdeki deneyiminizi iyileştirmek için çerezler kullanıyoruz. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz. Daha fazla bilgi.